
Dünya’yı üzerindeki tüm kaynakların “paylaşılması” gereken bir sistem olarak görür ve Dünya nüfusunun da sürekli arttığını göz önüne alırsak, mutsuzluklarımızın temel nedeni ortaya çıkıyor. Kaynaklar azalırken, nüfusun artması insanları yaşayacakları yeni gezegenler aramaya itiyor. Devletler kendi maden rezervlerini tüketmeden, önce yabancı devletlerin kaynaklarını ele geçirme yolunu seçiyorlar.
Çünkü “pasta”nın dilimleri sürekli küçülüyor!
Fiili olarak 18 yüzyılın ortalarından beri Dünya, “Para”sı ve dolayısı ile gücü olan bir “azınlık”ın kurdukları sistem ile yönetiliyor. Paranın gerçekte ne olduğunu ve bu sistemin neden bu hale geldiğini, önümüzdeki hafta hiç bilmediğiniz yönleri ile kaleme alacağım.
Bu haftanın konusu ise “bilinç ve bilgi” düzeyimizin hayatımıza olumlu ve olumsuz etkileri…
Gerçekten “bil”ebilmek ya bilgiyi üretmekten ya da doğru analiz edebilmekten geçiyor. Çoğu kişinin önyargısının aksine, doğruyu “bul”abilmek için hep doğru bilgileri değil, yanlış bilgileri de almamız ve doğruyu ararken bunları harmanlayabilmemiz gerekiyor. Asıl olan, bilgiyi “üretemediğimiz” zaman, “gerçekten” bilemeyeceğimiz gerçeğini kabullenmemiz gerektiği.
İnsanoğlu, temelde 3 kademe bilgi düzeyi ile sınıflandırılıyor: Az, Gerektiği Kadar ve Çok Bilen…
Az bilen insan, yukarıda bahsi geçen sistemin içerisinde neden var olduğunu ve hangi amaçlara hizmet ettiğini bilmeyen ve dolayısı ile “yönlendirilen” kesim. İnsanı kendi iç dünyasında “tekil” olarak değerlendirirsek bu sınıf en mutlu yaşayan insan sınıfı.
Gerektiği kadar bilen insan ise, sistemi kavramış ve ana sisteme müdahale edemeyeceğini bilen ama bu sistemin kendi yaşadığı çevre ve hayat ile etkileşimini iyi analiz etmiş ve “açıklarından” faydalanan insan sınıfı. Bu sınıf az bilenin aksine, kendi iç dünyalarında mutsuz ama dışarıdan mutlu görünen kesim. Çünkü bu insanlar daha “çok”un olduğunu bildikleri, kendilerine “yeter” kadarını pastadan aldıkları halde, insan olmanın vermiş olduğu açgözlülük ile hiçbir zaman hayallerindeki “çok”a ulaşamayacağını bilen ama çabalamaktan da vazgeçmeyen bir sınıf.
Gereğinden çok bilen ise ana sistemi de alt bilgi sınıflarını da kavramış, bilgi olarak diğer sınıfların “sorunları” için çalışan ama gerçekte en “mutsuz” sınıf. İşte sosyal sorumluluk için çalışanlar ve “gerçek” siyasiler bu sınıfın üyeleri.
Bunları neden açıkladım?
Hangi bilgi sınıfına dâhil olursak olalım hayat yaşamaya değer. Tabii ki yaşarken, bize bahşedilmiş olan düşünme ve davranış özgürlüğünü, diğer insanların duygu, düşünce ve davranışlarına saygı duyup, bunları antidemokratik yollardan kısıtlamaya çalışmadığımız sürece.
Mutluluk ancak, kişinin kendisini bilmesi ile mümkün. Eğer kişi bu 3 sınıftan, dâhil olduğu sınıfı kavrayamaz da diğer sınıflardan birinin mensubuymuş gibi davranmaya başlarsa, işte burada toplumsal ve hiyerarşik sorunlar ortaya çıkar.
Kişi, zaten yaşanması zor olan dünyayı, çevresindekileri de yanlış yönlendirip kendi hatalı düşünce ve davranışlarını onlara dayatmaya çalışarak, toplumda ve çevresinde bir huzursuzluk dalgası oluşturur.
Kendimizi bilmemiz, ömrümüzün geri kalanını birbirimize saygılı olmaya ayırmamız dileğim ile… Sevgiyle kalın…
Ve haftanın reytingi yüksek, sosyal “mecra” paylaşımlarım…
- Zamanın eli değdi bize… Çoktan değişti her şey…
- Şimdi gülüşün geldi rüyama ve dedim ki; “yine gelsen yine severdim seni”.
- #Şiddetdursun
- Dün Çağlayan Adliye Sarayı’nda avukatlar gözaltına alınırken, bir avukatla bir polis arasında yaşanan “diyalog”… Avukat: Böyle gözaltına almak olmaz hukukta. Polis: Bana hukuk mu öğretiyorsun!
- 3 yıldır Suriye’den 8 dk. canlı yayın yapmamış dünya “medya”sı, Taksim’den 8 saat canlı yayın yapıyor. Menfaat dünyası tabii…!
- Çömleği ayakta tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluktur,
- Güçlü Kadın Hikâyesi hep yalandı. Hiçbir kız çocuğu güçlü kadın olmak için doğmaz. Hep masum hayaller kuran, şımarık birer prensese benzerler… Kaderdir onları cadı, fettan ya da güçlü kadın yapan. Tutulmamış sözler, yarım kalmış kaderler, Yaşanmamış mutluluklar, ölümler, ayrılıklar güç verir insana. Kurulan hayaller iskambil kâğıtlarından kule gibi yıkıldığında, ezilmemek için enkazın altında, güç verir Allah insana. Annem güçlü kadındı. Bir gün kızım olursa güçlü kadın değil, mutlu kadın olmasını dilerim…
- Bir kadın size “5 dk. sonra hazırım” dediyse, yarım saatte bir arayıp sinirlendirmeyin. :)
- Sevgililerinizi, sevdiğiniz yerlere götürmeyin. Ayrıldıktan sonra oralara gitmekten rahatsız olursunuz sonra…
- İçinizdeki çocuğun duyguları ile huzurlu rüyalar diliyorum. İyi geceler…
- Beklentisi yüksek olan kadının yalnızlığı daha koyu olur. Ummak ve beklemek, kadınlığa verilmiş bir cezadır.
- Allah erkeği yarattı… Erkeğin yalnızlığını yeterli bulmadı… Ona bir de kadın yarattı ki erkek yalnızlığını daha iyi anlayabilsin.
- Gerçek bir dosta sahipsen dünyanın geri kalanına ihtiyacın yoktur.
- Onu değil; özlenmeyi, kıskanılmayı, ilgilenilmeyi, sahip çıkılmayı, merak edilmeyi özlüyoruz.
- Her başarılı erkeğin arkasında, onunla gurur duyan bir karısı ve bu işe şaşakalmış bir kayınvalidesi vardır.
- Allah kimseyi yanlışı savunacak kadar cahil, doğruyu reddecek kadar nankör yapmasın.
- Ruhum, mutsuz olmak için fazla sempatik.
- Facebook’un çoğunlukla mavi ve beyaz renklerden oluşan bir tasarıma sahip olmasının nedeni, Mark Zuckerberg’in renk körü olmasıdır.
- Twitter’ın 140 karakter sınırlamasının nedeni, aslında platformun 2006’da kurulduğunda, ilk başta SMS üzerinden çalışmasının planlanmasıydı.
- Alışmaktan korktuğum için dokunamadığım insanlar var.
- Ya tam açacaksın kalbini ya da hiç yeltenmeyeceksin. Grisi yoktur aşkın… Ya siyahı ya beyazı seçeceksin.
Pingback: “KADEME”Lİ BİLİNÇ | Güç Medya / Kocaeli Haberleri / Kocaeli Haber / AK Parti Kocaeli