Milliyet TV – 23 Kasım Sosyorank Köşem…

23.11.2013 - Milliyet tvReyting “Denek”leri

Türkiye’de reklam pastası görsel medya, yazılı medya, dış mekân reklam (outdoor marketing) ve internet arasında paylaşılıyor.

“Merhaba” yazım, hâlihazırda iyice alevlenmiş “TV reytingleri ve reklam pastasına etkileri” gündemi üzerine gelince, ateşi körüklemeden hem bakış açımı hem de köşemizi özetlemek istedim.

Türkiye’de milyonlarca televizyon varken reyting ölçümlerine dahil edilen hane sayısı binlerle sınırlı. Aramızda çok fazla, reyting ölçüm sistemine katılmış tanıdığı olan yoktur diye tahmin ediyorum… Tabii ki herkesin evine de ölçüm cihazı bağlamak gibi bir durum mantıklı değil. Reyting cihazı yerleştirilerek bu ölçümlemeye dahil edilecek hane ve kişilerin toplumun (dolayısı ile gelir elde etmek için hedeflenen TV izleyicilerinin) sosyokültürel ve sosyoekonomik ortalamasını yansıtacak şekilde seçilmesi, aynı zamanda da bu “denek” kitlesinin en üst ve en alt sınırındaki değerleri de göz önüne koyması gerekmektedir.

İşte burada konu günümüz tartışmalarına geliyor. Bu araştırma ne kadar art niyetsiz yapılırsa yapılsın (Not: Cümle, araştırmada art niyet olduğu anlamına gelmemektedir), mutlaka bir memnuniyetsizlik doğuracaktır (en azından bilinçli reklam verenlerde). Gerçekte reklam veren için mevcut reyting ölçüm sistemi ile ideal bir veri elde etmek çok zordur.

Peki, bu sosyal medya dediğimiz “şey”in reytingi var mıdır, bu reyting değerlendirmelerinde bir art niyet olabilir mi? Cevabı mı?

Tabii ki insanın dahil olduğu her şeyde “art niyet” ve tatminsizlik olacaktır ama Sosyal Medya Reyting’inin avantajı, saniyelerle güncellenen anahtar kelimelerle ve sanki her akıllı telefon, tablet, bilgisayar bir reyting cihazıymışçasına, izleyicilerin çok daha duygusal olarak dahil oldukları bir ölçüm sistemi oluşturulmasıdır. Bu değerler de, TV reytinglerinden çok daha halka açık ve dolayısı ile art niyete kapalıdır.

Önümüzdeki haftadan itibaren bu köşede yerli televizyon dizilerimizin sosyal medya değerlendirmelerini okuyacaksınız. En önemlisi ise sosyal medya sahibi olan herkes bu köşeyi eleştirebilecek. Değerlendirmelerime güveniniz arttıkça köşemin sosyal medya reyting’i de yükselecek ya da bir güvensizlik duyduğunuzda bu sosyal medya reyting’i düşecek.

Severek okuyacağınız bir köşe hazırlıyorum. Kalplerinizdeki reyting’imin düşmemesi dileğim ile…

Ayas Çizgi Sinema Galası

18 Kasım Pazartesi günü, Pepee’nin “annesi” sevgili Ayşe Şule Bilgiç’in davetlisi olarak Ayas çizgi sinema filmi galasındaydım. Ayas, yaşça pepeden büyük olmasına rağmen Pepee’den daha yeni bir karakter. Çizgi sinemayı izlerken “çılgınlık” ile yoğrulduğunu bilin… Neden mi?

Ayas filmindeki yaklaşık 20-25 dakikalık bölümü son anda filmden tamamen atıp, insanüstü bir çalışma ile yerine 1,5 ayda yepyeni bir 20 dakika yapmışlar. Ayşe Şule; “İngiltere’den bir yönetmen ziyaretime gelmişti. Yaptığımız bu son dakika değişikliğini söyleyince ‘siz çıldırmış olmalısınız’ dedi. Ben de ‘çılgın olmasak Türkiye’de çizgi film yapıyor olmazdık ki’ dedim” diyor.

Ayşe Şule’ye “Neden Türkiye’de çizgi sinema yapma çılgınlığı” diye soruyorum?

“Çünkü burada tutkumuzdan başka hiçbir şeyimiz yok Kalust” diyor. “Alt yapı yok, yetişmiş insan yok, daha önce yapılan bir örnek yok, çizgi film yaptın alıp yayınlayacak TV kanalı yok, sinema filmi yapsan kaç kişi gelir bilen yok… Yok da yok… Tüm bu yoklukları göze alıp bu işe soyunmak sence de çılgınlık değil mi?”

Cevap veriyorum… “Hayır değil sevgili Ayşe! Ayas’ı büyük bir keyifle izledim ve her ebeveynin hayatında olması bir kültürel çizgi film kahramanı çıkartmışsınız ortaya. Emeklerinize sağlık…”