Günümüzde her ne kadar bazı markalar hala eleştirilmekten ve olumsuz şeyler duymaktan “kaçmak” için dijital medyadan uzak durmaya çalışsa da marka yönetimlerini “0 ve 1”lere taşımanın önemini kavramış olanlar çoğunlukta. Geçenlerde bir müşterimizden gelen talep üzerine, yurtiçi ve yurtdışı rakip pazar analizini yaparak müşterimizin statik web sitesi yerine bir blog oluşturmalarına karar verdik.
Bloğu da bölgelere ayırdık. Tasarım aşaması sonrasında sizlerle web adresini paylaşacağım.
Bu çalışmada önemli olan ise blog’daki bölgeler. Peki, neler olacak bu bölgelerde?
Her bir bölgenin yazı karakteri, tasarımı, çağrıştırdığı, renkleri derken aklınıza ne gelirse yazar grubuna özel olacak… Yazar gruplarını ise aşağıdaki şekilde sınıflandırdık:
- Yöneticiler: Genel müdür, finans müdürü, üretim müdürü derken bu müdürler hem kendi iş deneyimlerini köşelerine aktaracaklar hem de markanın karar alma sürecinde, yaşadıklarında, hatalarında, doğrularında kendilerini değerlendirecekler. Bu bölüm yazılarını okuyan kitle, hem iş hayatı ile ilgili bilgilere sahip olup yeni şeyler öğrenecek, hem de sanki bir tanıdığı o şirkette yöneticiymiş gibi markaya bağlanması sağlanacak.
- Çalışanlar: Çalışanlar da yöneticileri gibi çalışmakta oldukları bölümle ilgili, bilgi, deneyim, anı ve görüşlerini yazacaklar. Bu bölümü okuyanlar hem o markada çalışanların günlük iş hayatlarına müdahil olacaklar, hem de sanki bir yakınları o markada çalışıyormuşçasına markaya bağlanacaklar.
- Hizmet/ürün tanıtanlar: Yeni hizmet ve ürünlerin bölümlerin en alt kademe çalışanından, en üst kademe çalışanına kadar tanıtıldığı bir alan burası. Belki paketleyen için çok duygusal bir süreç, belki de 20 yıldır benzer ürünü üreten bir üretim bölümü çalışanı ilk kez falanca detaya bu üründe şahit olmuş. Kim size bu detayları bu süreçtekiler kadar iyi anlatabilir ki? Yoksa siz de markanın fanatiği olmaya bu şekilde başlar mısınız? :)
- Memnuniyet/şikâyet/öneri yanıtlayanlar: Bu bölgenin adı her ne kadar memnuniyet ve öneri kelimelerini içerse de buraya yazacak kişilerin büyük bölümünün şikâyetçi müşteriler olacağına eminiz (hem de en kızgınlarından ve çoğu zaman bire bin katarak anlatanlardan). Bu bölüm, bloğun aslında en önemli bölümü… Öyle bir marka düşünün ki, “hatasız kul olmaz” dercesine, kusuru olacağını kabullenmiş ama bunu en kısa zamanda ve en doğru şekilde çözeceğine de güvenmiş ve bunu bir call-center ile yapmak yerine, yazılı hale getirmiş. “Ne gerek var! Boşu boşuna başını belaya sokuyorsunuz markanın…” dediğinizi duyar gibiyim… Açık sözlülük, dürüstlük ve güven artık günümüz tüketicisinin, üründen daha fazla önem verdikleri bir “olgu”… Bir tanıdığınızın o firmada çalıştığını ve sorununuzla hemen ilgilendiğini, çözdüğünü, hatasını kabul ettiğini, eğer çözümden memnun kaldıysanız ya da hala çok kızgınsanız bloğun o bölümüne istediğinizi yazmanıza izin verdiğini düşünün… Kim bu kadar dürüst bir marka ile çalışmak istemez ki!
- Markayı savunanlar ve basın bültenleri yazanlar: Bazı durumlarda, bir çalışan ya da hizmet/ürün ile ilgili basın bülteni yazmak, medyada çıkan bir habere yazılı olarak cevap vermek gerekir. Olumlu ya da olumsuz, size ve markanıza sizin kadar güvenen müşterilerinizin hem haberi hem de verdiğiniz cevabı önce sizden duymaları en doğrusu değil mi? Sonuçta bir aile algısı yarattınız…
Yukarıdaki bölümlerden oluşacak blogda ortak detay ise marka değerine zarar verilmeyecek bir dil kullanılması ve yazan her kim olursa olsun yazısının önce bir denetim merciinden geçmesi…