Auto SHOW Dergisi, 7 Temmuz 2014 – Formula 1 Kahini köşem…

Auto SHOW - 7 Temmuz 2014

Formula 1’e “heyecan!” geliyor…

FIA’nın yeni “güvenlik aracı” prosedürüne göre; “güvenlik aracı” yarış pistini terk ettikten sonra araçlar, “grid”e dizilip duracaklar ve tekrar yarış başlangıcında olduğu gibi start alacaklar!

Araçların motor ısılarının ve basınçlarının düşmesinden tutun da soğuyan lastiklere kadar birçok olumsuz faktör bu düzenlemeyi etkileyecektir ama en büyük sorun aşınmış lastikler…

Yarış başladıktan birkaç tur sonra lastikler özelliklerini kaybetmeye başlıyorlar ve bu yeni düzenlemeyle aşınmış ve soğumuş lastiklerle kalkan araçların ne kadar dengede tutulabileceği merak konusu!

Artık “güvenlik aracı”ndan sonra pilotları zor, Formula 1’in sıradanlaşmasından şikâyetçi olan seyircileri de heyecanlı saniyeler bekliyor.

Bana göreyse yeni “güvenlik aracı” prosedürüyle bir kısır döngüye girilecektir. Güvenlik aracından sonraki startta yeni kazaların yaşanacağı ve “güvenlik aracı”nın tekrar piste girmek zorunda kalacağı muhtemel!

FIA’nın bu “yaratıcı!” kararı, Formula 1’e yeniden heyecan katmak için almadığını ve bu düzenlemeyle pistlerin, hurdaya dönen Formula 1 araçlarıyla dolmayacağını umuyorum!

McLaren “at”, Force India “tut”…

Geçen hafta Force India takımından, McLaren takımının Sergio Perez’in yeteneklerinden faydalanamadığına ve pilotun değerini bilinmediğine dair bir açıklama yapıldı.

McLaren geçen sezon Meksikalı Perez’in koltuğunu, Danimarkalı Kevin Magnussen’e vermişti.

Formula 1 keskin çizgileri olan bir spor değil ve başarı yüzlerce faktöre bağlı ki pilotun ruh hali bunların başında geliyor. Her pilotun iyi ya da kötü günü olduğu gibi, her pilotun her takıma verdiği tepki de farklı. Perez ve Magnussen, kalite olarak birbirlerine yakın pilotlar ama gelin görün ki Perez, geçen sezon McLaren yönetimine ayak uyduramadı. Yoksa Magnussen, Perez’e göre çok daha iyi bir pilot olduğu için tercih edilmedi!

İş “pilotaj” ve pilotların maliyet/fayda ilişkisine kalsaydı, McLaren’den Perez’in değil de Button’ın gönderilmesi gerekmez miydi?

Aklın yolu “sosyal medya”!

Geçtiğimiz haftalarda Bernie Ecclestone’un, Formula 1 için sosyal medyanın gereksiz ve “boş iş” olduğunu söylemesiyle ilgili “Ya Ecclestone emekli olsun ya da ben Formula 1 yazmayayım!” konulu bir yazı yazmıştım.

Bana destek çıkan bir açıklama, bu hafta Mercedes’in patronu Toto Wolff’tan geldi!

Ecclestone’un, ölçülebilir gelir getirmediği gerekçesiyle sosyal medyanın faydalarını kabul etmemesini toplantı boyunca eleştiren Wolff, Twitter’in bile bunu tam anlamıyla bir gelir modeline dönüştüremediğini ama marka bilinirliğinin korunmasında sosyal medyanın en etkili yol olduğunu dile getirdi…

Hangi gazetede, dergide, radyoda ya da televizyonda sosyal medya kadar geniş bir kitleye ulaşabiliyoruz ki? Hadi ulaştık, bu ulaşım ne kadar arşivlenebiliyor ve kalıcı hale gelebiliyor?

Ne diyeyim: “Allah markasını sosyal medyaya taşımayana akıl fikir versin!”